Soyadı, bir kişinin kimliğinin ayrılmaz bir parçasıdır ve toplum içinde tanınmasını sağlayan temel unsurlardan biridir. Türk hukukunda soyadı kullanımı ve değişikliği, hem medeni hukuk hem de nüfus hukuku çerçevesinde sıkı kurallara tabidir. Özellikle “yabancı soyadı” konusu, Türkiye’nin tarihsel ve kültürel yapısı nedeniyle hassas bir konudur. Şimdi, bu konuyu adım adım inceleyelim.
1. Soyadı Değişikliğine İlişkin Genel Çerçeve
Türk hukukunda soyadı değişikliği, iki ana yolla mümkün olabilir:
- Mahkeme Yoluyla: Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 27. maddesine göre, bir kişi soyadını değiştirmek istiyorsa haklı bir sebebe dayanarak Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurabilir. Haklı sebep, kişiden kişiye değişebilir; örneğin, soyadın gülünç olması, sosyal hayatta karışıklığa yol açması veya kişiyi rahatsız eden bir anlam taşıması gibi durumlar bu kapsamda değerlendirilir.
- İdari Başvuruyla: 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’na 2017’de eklenen ve daha sonra 2019’da süresi uzatılan geçici bir maddeyle, belirli şartlar altında mahkeme kararı aranmaksızın il veya ilçe idare kurulları aracılığıyla soyadı değişikliği yapılabiliyordu. Ancak bu düzenleme, 6 Aralık 2022 tarihinde sona erdi. Şu anda bu yol kapalı olduğundan, soyadı değişikliği için mahkeme yolu tek seçenek.
2. Yabancı Soyadı Kavramı ve Yasal Düzenlemeler
Türkiye’de soyadı kullanımı, 21 Haziran 1934 tarihli ve 2525 sayılı Soyadı Kanunu ile düzenlenmiştir. Bu kanunun 3. maddesi, soyadı seçiminde bazı kısıtlamalar getirir:
– “Rütbe ve memuriyet, aşiret ve yabancı ırk ve millet isimleriyle umumi edeplere uygun olmayan veya iğrenç ve gülünç olan soyadları kullanılamaz.”
Bu madde, açıkça “yabancı ırk ve millet isimlerinin” soyadı olarak kullanılmasını yasaklar. Peki, bu ne anlama gelir?
Kanunun amacı, Türk vatandaşlarının soyadlarının Türk diline ve kültürüne uygun olmasını sağlamaktır. 1934’teki soyadı reformu, Osmanlı döneminde kullanılan unvan, lakap veya yabancı kökenli isimlerin yerine Türkçe soyadların benimsenmesini hedeflemiştir. Dolayısıyla, bir soyadının “yabancı” olarak nitelendirilmesi, onun Türkçe olmaması veya başka bir milletin kimliğine işaret etmesi durumunda söz konusu olabilir.
Ayrıca, Soyadı Kanunu’na dayanılarak çıkarılan Soyadı Nizamnamesi’nin 7. maddesi, “Yabancı ırk ve ulus adları soyadı olarak kullanılamaz” derken, 5. maddesi ise “Yeni takılan soyadları Türk dilinden alınır” hükmünü içerir. Bu kurallar, soyadı değişikliğinde yabancı soyadlarına izin verilmediğini net bir şekilde ortaya koyar.
3. Yabancı Soyadı Değişikliği Talepleri Uygulamada Nasıl Değerlendirilir?
Soyadı değişikliği için mahkemeye başvurulduğunda, hakimler TMK 27. madde kapsamında haklı sebebi değerlendirirken aynı zamanda Soyadı Kanunu’nun yukarıdaki hükümlerini de göz önünde bulundurur. Yabancı soyadı talepleriyle ilgili birkaç örnek üzerinden durumu açıklayalım:
Türk Vatandaşı Olmayan Kökenli Kişiler:
Türk vatandaşlığına sonradan geçen bir kişi, eski vatandaşlığına ait bir soyadını kullanmak isteyebilir (örneğin, “Schmidt” veya “Petrov”). Ancak bu talep, Soyadı Kanunu’nun 3. maddesine aykırı bulunursa mahkeme tarafından reddedilir. Yargıtay kararları da bu yöndedir; örneğin, bir kişinin yabancı bir milletle ilişkilendirilen soyadını kullanma talebi, Türk diline uygunluk şartına uymadığı gerekçesiyle kabul edilmemiştir.
Diyelim ki bir Türk vatandaşı, anne veya babasının yabancı kökenli olması nedeniyle o kültüre ait bir soyadı almak istiyor. Bu durumda, mahkeme haklı sebebi değerlendirirken, talep edilen soyadın “yabancı ırk ve millet ismi” içerip içermediğine bakar. Örneğin, “Johnson” gibi açıkça İngilizce bir soyadı talep edilirse, bu reddedilir. Ancak, soyadı Türkçe bir kelimeye dayanıyorsa veya Türkçeleştirilmişse (örneğin, “Demir” yerine “Demirov” gibi bir varyasyon), mahkemenin takdirine bağlı olarak kabul edilebilir.
Vatandaşlık Değişikliğiyle Soyadı Talebi:
Türk vatandaşlığına geçen bir kişi, eski soyadını Türkçeleştirmek zorunda değildir; ancak yeni bir soyadı almak isterse, bunun Türk dilinden olması gerekir. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin 2013/21051 E., 2014/2756 K. sayılı kararında, vatandaşlık değişikliği nedeniyle soyadı değişikliği talep eden bir kişinin, yeni soyadının yabancı ırk ve millet isimleri taşımaması gerektiği vurgulanmıştır.
4. Haklı Sebep ve Yabancı Soyadı Dengesi
Mahkemeler, soyadı değişikliği taleplerinde haklı sebebi değerlendirirken esneklik gösterebilir, ancak yabancı soyadı yasağı katı bir kuraldır. Örneğin:
– Bir kişi, mevcut soyadının (diyelim ki “Kara”) yerine “Lopez” gibi İspanyolca bir soyadı almak isterse, bu talep hem Soyadı Kanunu’na aykırılığı hem de genellikle haklı bir sebep sunulamaması nedeniyle reddedilir.
– Ancak, mevcut soyadın yabancı kökenli olduğu durumlarda (örneğin, Türk vatandaşı olmadan önce “Ivanov” olan bir soyadı), bunu Türkçeleştirme talebi (mesela “Demirci”ye çevirme) haklı bulunabilir.
5. Uygulamadaki Zorluklar ve Çözüm Önerileri
Yabancı soyadı talepleri, küreselleşme ve uluslararası evliliklerin artmasıyla daha sık gündeme geliyor. Ancak Türk hukukunun bu konudaki tutumu, ulusal kimlik ve dil politikalarına dayalı olarak oldukça muhafazakâr. Bu durum, özellikle çifte vatandaşlık sahibi kişiler veya yabancı kökenli Türk vatandaşları için zorluk yaratabilir.
Kişinin özel bir yararı bulunmuyorsa yabancı bir soyadı almak yerine, ona yakın anlam taşıyan bir Türkçe soyadı seçilmelidir. Örneğin, “Smith” (demirci anlamına gelir) yerine “Demirci” tercih edilebilir.
Mahkemeye, soyadı değişikliğinin kişisel, sosyal veya mesleki hayatta neden gerekli olduğu güçlü delillerle (tanık beyanları, resmi belgeler) açıklanmalıdır.
6. Sonuç
Türk hukukunda soyadı değişikliği, haklı bir sebebe dayansa bile, yabancı ırk ve millet isimlerini içeren soyadlarla ilgili katı bir yasakla sınırlıdır. Bu yasak, Soyadı Kanunu’nun 1934’teki ruhundan gelir ve günümüzde de geçerliliğini korur. Yabancı soyadı almak isteyen bir kişi, doğrudan bu tür bir soyadı talep etmek yerine, Türk diline uygun bir soyadı seçilmelidir. Mahkeme yoluyla soyadı değişikliği süreci, yaklaşık 3-10 ay sürebilir ve kişinin ikamet ettiği yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülür. Bir avukatla çalışmak, talebin yasal çerçeveye uygun şekilde sunulmasını sağlar.