Ceza Mahkemesi Kararlarının Disiplin Hukukuna Etkisi

Disiplin hukuku, kamu görevlilerinin mesleki davranışlarını düzenleyen ve kamu hizmetlerinin güven içinde yürütülmesini amaçlayan önemli bir hukuk alanıdır. Ancak disiplin yaptırımlarının, aynı zamanda ceza hukukunun da konusu olabilecek fiillerle kesişmesi halinde, ceza mahkemelerinin verdiği kararlar ile disiplin hukukundaki yaptırımlar arasında nasıl bir ilişki kurulacağı çoğu zaman tartışma konusudur.

Ceza Mahkemesi Kararlarının Disiplin Hukukundaki Ağırlığı

Genel kanı, disiplin soruşturması ile ceza yargılamasının birbirinden bağımsız süreçler olduğu yönündedir. Nitekim 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 131. maddesi, memurun ceza mahkemesinde mahkûm edilmemesinin disiplin cezasının uygulanmasına engel olmayacağını açıkça düzenlemiştir. Ancak bu düzenleme, ceza mahkemesi kararlarının tamamen önemsiz olduğu anlamına gelmemektedir.

Aksine, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesi çerçevesinde verilen bazı beraat kararlarının gerekçeleri, disiplin cezalarının verilip verilemeyeceği konusunda belirleyici rol oynamaktadır:

  • CMK m.223/2-b: “Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması” gerekçesiyle verilen beraat kararları, disiplin cezası verilmesine engeldir. Çünkü bu gerekçe, fiilin sanığa ait olmadığını kesin olarak ortaya koyar.
  • CMK m.223/2-d: “Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla birlikte, bir hukuka uygunluk nedeni bulunduğu” gerekçesiyle verilen beraat kararları da, ilgili fiilin disiplin hukuku açısından da yaptırım doğurmamasını gerektirir. Çünkü fiilin hukuka uygunluğu kabul edilmiştir.

Buna karşın CMK m.223/2-e uyarınca verilen, “Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması” şeklindeki delil yetersizliğine dayanan beraat kararları, disiplin cezasının önünde engel teşkil etmez. Zira bu durumda şüpheden sanık yararlanmış, fiilin işlendiği kesin olarak çürütülememiş olsa da, disiplin hukukunda “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi geçerli değildir. Yeterli kanaat ve somut bulgulara dayanılarak disiplin cezası verilebilir.

Danıştay İçtihatlarında Bekleme Zorunluluğu Eğilimi

Danıştay kararlarında, özellikle disiplin cezasına konu fiil aynı zamanda ceza yargılamasının da konusu olmuşsa, ceza davası sonucunun beklenmesi gerektiği yönünde kararlar bulunmaktadır. Bu yaklaşım, disiplin yaptırımı tesis edilirken ceza mahkemesi kararının gerekçesinin somut şekilde değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır. Aksi halde, masumiyet karinesi zedelenebilir ya da kişiye çifte ceza verilmiş olur.

Danıştay 12. Dairesi’nin 2024/3046 K. sayılı kararında, bir psikoloğun UYAP sisteminde gerçeğe aykırı şekilde denetim raporu düzenlemesi üzerine hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan ceza davası açılmış ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) kararı verilmiştir. Ceza yargılamasında sanığın fiili işlediği sabit görülmüş; ancak mahkeme, cezanın açıklanmasını ertelemiştir. Her ne kadar kararın açıklanması geriye bırakılsa da, yani ortada bir mahkumiyet kararı bulunmasa da, Danıştay, burada ceza mahkemesi kararının gerekçesine odaklanmış ve HAGB kararı verilmiş olmasının, fiilin işlendiği yönündeki tespiti ortadan kaldırmadığını, dolayısıyla disiplin cezasının uygulanmasına engel teşkil etmediğini açıkça vurgulamıştır. Fiilin memuriyetle bağdaşmayacak nitelikte olması nedeniyle Devlet memurluğundan çıkarma cezası hukuka uygun bulunmuştur.

Sonuç ve Değerlendirme

Disiplin cezaları verilirken, ceza mahkemelerinin kararları her ne kadar bağlayıcı olmasa da, gerekçeleri itibariyle son derece belirleyici ve yönlendirici olabilir. Özellikle CMK m.223/2-b ve 2-d kapsamında verilen beraat kararları, ilgili fiilin suç ve disiplin suçu olarak değerlendirilemeyeceğini ortaya koyduğundan, disiplin cezası verilmesini hukuken mümkün kılmaz.

Ancak delil yetersizliği veya HAGB gibi kararlar, disiplin hukuku bakımından kamu görevlisinin görevine devam etmesinin uygun olup olmadığının ayrıca değerlendirilmesini gerektirir. Bu nedenle, disiplin soruşturmalarında ceza yargılamasının sonucu mutlaka dikkate alınmalı, yalnızca ceza verilmiş olup olmadığı değil, gerekçesi de ayrıntılı şekilde analiz edilmelidir.

Hukuki danışmanlık almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Av. Alihan Kotan, hukuk eğitimine İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde İngilizce hazırlık eğitimi ile başlamış, ardından lisans öğrenimini İzmir Bakırçay Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamlamıştır. Lisans süresince farklı hukuk alanlarında eğitim almış ve yüksek onur derecesi ile mezun olmuştur. Eğitimi ve staj dönemleri boyunca özellikle ticaret hukuku, borçlar hukuku, şirketler hukuku, rekabet hukuku, kişisel verilerin korunması hukuku, ceza hukuku, icra ve iflas hukuku gibi alanlarda çalışma fırsatı bulmuştur. Rekabet Kurumu’nda ve çeşitli hukuk bürolarında edindiği deneyimler sayesinde hem idari hem de özel hukuk alanlarında uygulamaya yönelik bilgi birikimini geliştirmiştir. Av. Alihan Kotan, mesleki faaliyetlerinde sözleşmelerin hazırlanması ve incelenmesi, ticari uyuşmazlıkların çözümü, şirketlere hukuki süreçlerde eşlik edilmesi, veri koruma mevzuatına uyum gibi konularda çalışmalar yürütmektedir. Ayrıca bireysel müvekkillerin karşılaştığı ceza yargılamaları, tüketici uyuşmazlıkları, idari uyuşmazlıklar ve icra takipleri gibi konularda da hukuki destek sunmaktadır. İleri düzeyde İngilizce bilgisine sahip olan Av. Alihan Kotan, uluslararası belge ve sözleşmelerle çalışma, yabancı müvekkillerle iletişim kurma ve çok dilli hukuki süreçleri takip etme konularında da yetkinliğe sahiptir.