İnfaz, mahkeme tarafından verilen ve kesinleşmiş hapis cezasının ceza infaz kurumlarında yerine getirilmesi sürecidir. Ancak bazı özel durumlarda, bu cezanın derhal uygulanması yerine belirli bir süre ertelenmesi mümkündür. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 16 vd. maddelerinde düzenlenen infazın ertelenmesi, cezanın tamamen ortadan kalkması değil; sadece infazın belirli bir süreliğine geri bırakılması anlamına gelir.
Bu müessese, cezanın bireyselleştirilmesi ve ölçülülük ilkelerinin bir yansımasıdır. Amacı, hükümlünün infaz sürecinde maruz kalabileceği olağanüstü mağduriyetleri önlemektir. Bu yaklaşım, yalnızca ulusal hukukta değil, uluslararası insan hakları standartlarında da karşılık bulmaktadır. Nitekim infazın yönetimi ve infaz sürecindeki muamelenin, hükümlüyü özgürlükten yoksun bırakılmasının doğal sonucunun ötesinde, gereksiz yere daha ağır, sıkıntılı veya eziyet verici bir duruma sokmaması gerekmektedir. Bu husus, gerek Anayasa Mahkemesi tarafından Ersan Nazlier Başvurusunda, gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından Dougoz v. Yunanistan, Van der Ven v. Holland ve Piechowicz v. Polonya kararlarında vurgulanmıştır.
Türk hukukunda infazın ertelenmesine yol açan durumlar temel olarak iki ana grupta toplanır:
1) Kanundan doğan infazın ertelenmesi halleri başlıca şu durumlardır:
- Akıl hastalığına yakalanma,
- Hayati tehlike arz eden diğer ağır hastalıklar,
- Gebelik ve doğum sonrası dönem,
- Maruz kalınan ağır hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettirememe,
- Engellilik veya ağır hastalık hali bulunan 18 yaşından küçük çocuğun bakımına muhtaç kadın hükümlüler,
- Askerlik
Bu sayılanlar temel infazın ertelenmesi sebepleridir; ancak mevzuat ve uygulamada, hükümlünün kişisel durumuna, toplumsal koşullara veya kanunla getirilen özel yahut geçici düzenlemelere bağlı olarak başka nedenlerle de infazın ertelenmesi kararı verilebilmektedir.
2) Talebe bağlı infazın ertelenmesi halleri: Bazı kısa süreli hapis cezalarında, hükümlünün başvurusu üzerine ve belli şartlar altında savcılık tarafından da erteleme kararı verilmesi mümkündür.
Bu yazımızda, kanundan doğan erteleme sebeplerinden hastalık ile gebelik durumları ayrıntılı olarak ele alınacak; ilgili yasal düzenlemeler, başvuru süreçleri ve uygulamadaki örnekleri detaylıca inceleyeceğiz.
1) Hastalık Nedeniyle İnfaz Ertelenmesi Şartları ve Süreci
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 16. maddesi, bazı sağlık durumlarında hapis cezasının infazının ertelenmesine imkan tanır. Buna göre:
- Akıl hastalığı,
- Mahkumun hayatı için kesin tehlike oluşturan ağır hastalık,
- Maruz kalınan hastalık veya engellilik nedeniyle cezaevinde hayatını tek başında sürdürememe gibi durumlarda cezanın ertelenmesi mümkündür.
Talep Olmasa da Karar Verilebilir
Hastalık nedeniyle erteleme, sadece hükümlünün başvurusu üzerine değil, şartların oluşması halinde savcılık tarafından re’sen uygulanabilir.
Cezaevindeyken Hastalanma Hali
İnfaz sırasında hükümlü hasta hastalanır ve hastaneye kaldırılırsa, burada geçirdiği süre cezasından düşülür. Ancak hastalığın kasten oluşturulduğu tespit edilirse, bu süre cezasından indirilmez.
Kimler Yararlanabilir?
Bu düzenleme, yalnızca hakkında kesinleşmiş ve infazı başlayan hükümlüler için geçerli olsa da, tutukluluk halinde, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 116. maddesi kapsamında sağlık gerekçesiyle tahliye talebinde bulunmak mümkündür.
Aynı şekilde, hükümlünün mahkum olduğu hapis cezasının türü ve miktarı bakımından Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 16. maddesinde bir belirleme veya sınırlama yapılmamıştır. Dolayısıyla süreli, müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum olanlar bakımından da, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça cezanın infazı ertelenebilecektir.
a) Akıl Hastalığında İnfazın Ertelenmesi Şartları
Hükümlünün cezası kesinleşmeden önce veya infaz sırasında akıl hastalığında yakalanması, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfaz Hakkında Kanun’un 16/1. maddesi uyarınca hapis cezasının ertelenmesi sebeplerinden biridir. Bu durumda kişi, cezaevinde kalmak yerine, Türk Ceza Kanunu’nun 57. maddesinde öngörülen yüksek güvenlikli sağlık kurumunda tedavi altına alınır.
Burada geçirilen süre, ceza süresinden düşülür. Bu uygulama, hükümlünün başvurusuna bağlı değildir; şartlar oluşmuşsa re’sen uygulanır.
Hangi Hallerde Uygulanabilir?
- Şizofreni
- Bipolar bozukluk
- Majör depresyon
- Disosiyatif bozukluk
- Obsesif-kompulsif bozukluk
- Zeka geriliği (mental retardasyon)
- Demans
- Alzheimer
- Psikoz
Akıl hastalığı kapsamına girmeyen ruhsal rahatsızlıklar (örneğin kaygı bozukluğu) infaz erteleme sebebi sayılmaz. Bu durumda olan hükümlüler, infaz kurumlarının mahsus bölümlerinde ceza sürelerini geçirirler.
Karar Süreci Nasıl İşler?
1. Rapor düzenlenmesi: Yetkili sağlık kurulları (Adli Tıp Kurumu veya Adalet Bakanlığı tarafından belirlenmiş tam teşekküllü hastaneler) hükümlünün akıl hastası olduğunu ve cezaevi koşullarında kalamayacağını gösteren bir rapor düzenler.
2. Raporun onayı: Eğer söz konusu rapor Adalet Bakanlığı tarafından belirlenmiş tam teşekküllü hastanelerce düzenlenmiş ise, Adli Tıp Kurumu tarafından onaylanmadan infaz erteleme kararı verilemez.
3. Cumhuriyet Başsavcılığı kararı: Rapora dayanarak, infazın yapıldığı yerdeki Cumhuriyet Başsavcılığı infazın ertelenmesine karar verir. Hükümlü, tedavi süresince yüksek güvenlikli sağlık kurumunda kalır.
İnfazın Erteleme Süresinde Uygulama
İnfazın ertelenmesi kararı verildiğinde, hükümlünün bu süre boyunca uyması gereken bazı kurallar ve yükümlülükler vardır. Bu yükümlülükler kararda açıkça belirtilir ve hükümlüye yazılı olarak tebliğ edilir.
- Yer bildirimi:Hükümlü veya yasal temsilcisi, erteleme süresinde nerede kalacağını ve adresinde bir değişiklik olursa adres değişikliğini derhal ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirmek zorundadır. Bu bildirim, savcılığın gerekli denetimleri yapabilmesi ve sürecin sağlıklı şekilde yürütülmesi açısından önemlidir.
- Sağlık kontrolleri: Hükümlünün sağlık durumu, raporda belirtilen tarihlere göre yeniden değerlendirilir. Eğer raporda belirli bir kontrol tarihi yoksa, en geç yılda bir kez sağlık kurulu muayenesinden geçirilir. Bu kontrollerin amacı, hastalığın devam edip etmediğini ve cezaevine dönüşün mümkün olup olmadığını tespit etmektir. İnceleme sonuçlarına göre, infazın ertelenmesine karar veren Cumhuriyet Başsavcılığı, geri bırakmanın devam edip etmeyeceğine karar verir.
- Denetim tedbirleri: Cumhuriyet Başsavcılığı, hükümlünün erteleme süresince takip edilmesi için kolluk kuvvetlerine talimat verebilir. Kolluk, hükümlünün belirlenen yerde bulunup bulunmadığını ve yükümlülüklere uyup uymadığını düzenli olarak kontrol eder.
- İhlal hali: Hükümlü, kendisine yüklenen yükümlülüklere uymaz ise erteleme kararı kaldırılır. Bu durumda cezanın infazına derhal devam edilir.
b) Hayati Tehlike Yaratan Hastalıklarda İnfazın Ertelenmesi
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 16/2. maddesi uyarınca, hapis cezasının infazı mahkumun hayatı için kesin bir tehlike oluşturuyorsa, cezanın infazı hükümlü iyileşinceye kadar ertelenir. Bu durumda talep şartı aranmaz; infaza başlanmamışsa başlanmaz, başlanmışsa durdurulur.
Örneğin, ileri evre kalp yetmezliği, ciddi solunum sistemi hastalıkları veya cezaevi koşullarında tıbben hayati risk taşıdığı belgelenen diğer hastalıklar bu kapsama girebilir.
Erteleme kapsamında hastanede geçen süreler, hükümlünün infaz süresinden sayılır. Bir başka anlatımla, hükümlü cezaevinde olmasa bile bu süreler cezasından düşülür.
Rapor Alma Süreci
Hastalık nedeniyle infazın ertelenmesi kararı, Adli Tıp Kurumu veya Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurulları tarafından düzenlenmiş rapora dayanır.
Raporda mutlaka şu hususlar açıkça belirtilmelidir:
- Hükümlünün hastalığının ne olduğu,
- Bu hastalığın cezaevi koşullarında yaşamını nasıl etkilediği,
- Ceza infaz kurumunda kalmasının hükümlü için kesin bir hayati tehlike oluşturup oluşturmadığı,
- Bu tehlike sebebiyle infazın ertelenmesinin gerekip gerekmediği,
- Erteleme gerekiyorsa ne kadar süreyle ertelenmesi gerektiği.
Ayrıca, eğer ki rapor Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerden alınmış ise, Adli Tıp Kurumu’nun onayı gerekeceği için; tanıya ilişkin film, tahlil, müşahede kağıdı ve benzeri tüm tıbbi belgelerle birlikte hazırlanmalıdır. Savcılık, raporu yeterli bulmaz veya tereddüt ederse ek bilgi talep edebilir, hükümlünün başka bir tam teşekküllü hastaneye ya da doğrudan Adli Tıp Kurumu’na yeniden sevk edilmesini isteyebilir.
Raporlarda belirsizlik veya eksik bilgi bulunması, infaz erteleme sürecinde tereddüt yaratır ve sürecin uzamasına neden olabilir. Bu nedenle raporların açık, net ve mevzuatın aradığı tüm unsurları içerecek şekilde düzenlenmesi büyük önem taşır.
İnfazın Ertelenmesi Süresinde Uygulama
- Yer bildirimi: Hükümlü veya yasal temsilcisi, erteleme süresinde nerede ikamet edeceğini Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirmek zorundadır. Adres değişiklikleri derhal savcılığa iletilmelidir. Bu bildirimler, sürecin sağlıklı yürütülmesi ve gerekli denetimlerin yapılabilmesi açısından önemlidir.
- Sağlık kontrolleri: Hükümlünün sağlık durumu, raporda belirtilen tarihlere göre yeniden değerlendirilir. Eğer raporda belirli bir kontrol tarihi yoksa, en geç yılda bir kez sağlık kurulu muayenesinden geçirilir. Bu kontroller, hastalığın devam edip etmediğini ve cezaevine dönüşünün mümkün olup olmadığını belirlemek amacıyla yapılır. İnceleme sonuçlarına göre, infazın ertelenmesine karar veren Cumhuriyet Başsavcılığı geri bırakmanın devam edip etmeyeceğine karar verir.
- Denetim tedbirleri: Cumhuriyet Başsavcılığı, hükümlünün erteleme süresince takip edilmesi için kolluk kuvvetlerince talimat verebilir. Kolluk, hükümlünün belirlenen yerde bulunup bulunmadığını ve yükümlülüklere uyup uymadığını düzenli olarak kontrol eder.
- İhlal hali: Hükümlü, kendisine yüklenen yükümlülüklere uymaz ise erteleme kararı kaldırılır. Bu durumda cezanın infazına derhal devam edilir.
Cumhurbaşkanlığı Affı İstisnası
Bazı durumlarda, hükümlünün hastalığının tedavisinin cezaevi veya hastane koşullarında mümkün olmaması ya da hastalığın tıbben iyileşme imkanının bulunmaması halinde, infazın ertelenmesi yerine, Anayasa’nın 104. maddesinde düzenlenen Cumhurbaşkanlığı özel af yetkisinin kullanılması gündeme gelebilir. Bu prosedür kapsamında, sürekli hastalık halinin tespiti üzerine Cumhurbaşkanı tarafından cezanın kaldırılması veya azaltılması söz konusu olmaktadır.
c) Ağır Hastalık veya Engellilikte İnfaz Erteleme Şartları
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 16/6. maddesi uyarınca, ceza infaz kurumunda ağır hastalık veya engellilik sebebiyle hayatını tek başına idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen hükümlülerin cezalarının infazı ertelenebilir.
Hangi Hallerde Uygulanabilir?
Bu imkandan yararlanabilmek için iki şart birlikte aranmaktadır:
- Ağır hastalık veya engellilik sebebiyle cezaevinde hayatını tek başına sürdürememe: Hükümlünün temel ihtiyaçlarını başkasının yardımı olmadan karşılayamaması gerekir. Örneğin felç, ileri derecede kas erimesi, yatalak durumdaki kişiler
- Toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmama: Hükümlünün serbest kalması halinde yeniden suç işleme riskinin düşük olması gerekir. Uygulamada bu durumun tahlili, hükümlünün yakın çevresi araştırılarak bu kişilerin hükümlüyü suça yönlendirme riskinin bulunup bulunmadığına göre yapılmaktadır.
Karar Süreci Nasıl İşler?
1. Rapor düzenlenmesi: Yetkili sağlık kurulları (Adli Tıp Kurumu veya Adalet Bakanlığı tarafından belirlenmiş tam teşekküllü hastaneler) hükümlünün ağır hastalığı yahut engelliliği sebebiyle cezaevinde hayatını tek başına idame ettirmeyeceğini gösteren bir rapor düzenler.
2. Raporun onayı: Eğer söz konusu rapor Adalet Bakanlığı tarafından belirlenmiş tam teşekküllü hastanelerce düzenlenmiş ise, Adli Tıp Kurumu tarafından onaylanmadan infaz erteleme kararı verilemez.
3. Cumhuriyet Başsavcılığı kararı: Rapora dayanarak, infazın yapıldığı yerdeki Cumhuriyet Başsavcılığı infazın ertelenmesine karar verir.
İnfazın Ertelenmesi Süresinde Uygulama
- Yer bildirimi: Hükümlü veya yasal temsilcisi, erteleme süresinde nerede ikamet edeceğini Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirmek zorundadır. Adres değişiklikleri derhal savcılığa iletilmelidir. Bu bildirimler, sürecin sağlıklı yürütülmesi ve gerekli denetimlerin yapılabilmesi açısından önemlidir.
- Sağlık kontrolleri: Hükümlünün sağlık durumu, raporda belirtilen tarihlere göre yeniden değerlendirilir. Eğer raporda belirli bir kontrol tarihi yoksa, en geç yılda bir kez sağlık kurulu muayenesinden geçirilir. Bu kontroller, hastalığın devam edip etmediğini ve cezaevine dönüşün mümkün olup olmadığını belirlemek amacıyla yapılır. İnceleme sonuçlarına göre, infazın ertelenmesine karar veren Cumhuriyet Başsavcılığı geri bırakmanın devam edip etmeyeceğine hükmeder.
- Denetim tedbirleri: Cumhuriyet Başsavcılığı, hükümlünün erteleme süresince takip edilmesi için kolluk kuvvetlerine talimat verebilir. Kolluk, hükümlünün belirlenen yerde bulunup bulunmadığını ve yükümlülüklere uyup uymadığını düzenli olarak kontrol eder.
- İhlal hali: Hükümlü, kendisine yüklenen yükümlülüklere uymaz ise, erteleme kararı kaldırılır ve cezanın infazına derhal devam edilir.
2) Gebelik ve Doğum Durumunda İnfazın Ertelenmesi
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 16. maddesinin 4. ve 5. fıkraları uyarınca;
- Gebe olan veya doğum yaptığı tarihten itibaren bir yıl altı ay geçmemiş bulunan kadınlar hakkında hapis cezasının infazı ertelenir.
- Eğer ki çocuk vefat etti ise veya annesinden başka birine verildiyse, doğumdan itibaren iki ay geçince infaza başlanır.
- Kapalı ceza infaz kurumuna girdikten sonra gebe kalan kadınların infazının ertelenmesi için, hükümlünün koşullu salıverilmesine altı yıldan az süre kalmış olması ve eylem ile tutumları itibariyle tehlikeli sayılmamaları gerekmektedir. Bu iki koşulu birlikte sağlamayan kadınların, ceza infaz kurumlarında kendileri için düzenlenen uygun yerlerde cezasını infaz edeceği hüküm altına alınmıştır.
Süre ve Hesaplama
- Hükümlü hamile ise, infaz yalnızca doğum yapıncaya kadar değil, doğum tarihinden itibaren bir yıl altı aylık süre de dahil edilerek ertelenir.
- Doğum yapmış olan hükümlü hakkında, doğum tarihinden itibaren bir yıl altı ay geçmedikçe infaza başlanmaz.
- Ancak, çocuğun vefat etmiş olması veya annesinden başka birine verilmesi halinde, doğum tarihinden itibaren iki ay geçtikten sonra infaza başlanır.
- İkiz veya daha fazla çocuk doğumu halinde, çocuklardan biri veya birkaçı yaşıyorsa yine doğum tarihinden itibaren bir yıl altı aylık süre ile erteleme söz konusu olacaktır.
Rapor ve Prosedür
Kişinin gebe olup olmadığı yahut doğum tarihi, mutlaka kadın doğum uzmanı raporu ile tespit edilmelidir. Bu rapor, Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulur.
Uygulamada, doğum yapan kadınların doğum sonrası hastaneden doğrudan cezaevine geri götürülmesi ve burada bebeğini emzirmek zorunda kalması, insan hakları bakımından ciddi eleştirilere yol açmaktadır. Bu durum BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’de yer alan “çocuğun üstün yararı” ilkesine de aykırılık oluşturabilecek niteliktedir. Özellikle çocukların bedensel ve ruhsal gelişiminin en önemli olduğu erken dönemlerde, anneleriyle birlikte cezaevi ortamında büyümeleri, çocuk açısından olumsuz etkiler doğurabilmektedir. Bu nedenle, çocuklu hükümlü kadınların cezaevleri yerine, çocuk evleri ya da uygun sosyal hizmet kurumlarında tutulmaları, hem çocuğun gelişimi hem de annenin sağlığı ve rehabilitasyonu açısından daha yararlı bir yaklaşım olarak değerlendirilmektedir.
AİHM Kararları Işığında İnfazın Ertelenmesi
İnfazın ertelenmesi talebi, özellikle hükümlünün ağır hastalık veya cezaevi koşullarında tedavi imkansızlığı gibi durumlarda gündeme gelmektedir ve bu tür durumlarda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (“AİHS”) 3. maddesi devreye girebilmektedir.
AİHS madde 3, “Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.” hükmünü içermektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (“AİHM”) içtihatlarına göre, ağır hasta veya akıl hastası kişilerin cezaevinde tutulmaya devam edilmesi, gerekli tedavinin sağlanmaması veya uygun tedavi ortamına erişiminin engellenmesi hallerinde bu madde ihlal edilmiş sayılmaktadır.
Dolayısıyla, Kudla v. Polonya kararında da vurgulandığı üzere, devletlerin yükümlülüğü yalnızca hükümlüyü cezaevinde barındırmak değildir. Kişinin sağlık durumu gözetilerek, gerekli tıbbi bakımın sağlanması ve koşulların insan onuruna uygun hale getirilmesi gerekir. Bu yaklaşım, infazın ertelenmesi veya uygun sağlık kurumuna nakli gibi tedbirlerin değerlendirilmesini gerektirebilecek niteliktedir.
1. Musial v. Polonya: Başvurucu, epilepsi ve şizofreni dahil olmak üzere ağır zihinsel rahatsızlıkları olmasına rağmen uzun süre özele tedaviye elverişli olmayan cezaevi koşullarında tutulmuş, psikiyatri kliniğine yalnızca kısa süreli nakiller yapılmıştır. AİHM, başvurucunun sürekli uzman denetimine ihtiyaç duyduğunu, buna rağmen çoğunlukla sağlıklı hükümlülerle aynı koğuşta tutulduğunu ve yalnızca acil durumlarda psikiyatrik müdahaleye erişebildiğini tespit etmiştir. Ayrıca başvurucunun aşırı kalabalık ve hijyen açısından yetersiz koşullarda barındırılmasının, ruhsal kırılganlığını artırarak ciddi sıkıntı ve kaygıya yol açtığı belirtilmiştir. Mahkeme, bu unsurların birleşik etkisinin başvurucu sağlığına zarar verdiğini ve insan onuruyla bağdaşmayan bir muamele oluşturduğunu belirterek, AİHS’nin 3. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.
2. Farbtuhs v. Letonya: 84 yaşında ve ağır kronik hastalıkları bulunan başvurucu, uzun süre cezaevinin infaz revirinde tutulmuş, günlük ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak durumda olmasına rağmen uygun tedavi ve bakım koşulları sağlanmamıştır. AİHM, başvurucunun ciddi sağlık sorunlarına rağmen yetkililerin gerekli özeni göstermediğini, bakımın çoğu kez niteliksiz mahkum gönüllülere bırakıldığını ve salıverilmesinin gereksiz yere geciktirildiğini tespit etmiştir. Mahkeme, kötü niyetli muamele bulmamasına karşın bu ihmalkarlıkların başvurucuda sürekli kaygı ve aşağılanma duygusu yarattığını, bunun da insan onuruyla bağdaşmadığını belirterek AİHS’nin 3. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.
3. Claes v. Belçika: Ağır zihinsel rahatsızlığı bulunan başvurucu, 1994’ten 2009’a kadar on beş yılı aşkın süre boyunca cezaevinin psikiyatri koğuşunda tutulmuş, bu süreçte yalnızca sınırlı psikiyatrik görüşmeler dışında uygun ve bireyselleştirilmiş bir tedaviye erişememiştir. AİHM, bu durumun başvurucunun ruhsal durumunu kötüleştirdiğini ve onu umutsuzluğa sürüklediğini belirterek, AİHS m. 3’ün ihlal edildiğine hükmetmiştir. Mahkeme ayrıca, akıl hastalarının sadece cezaevi ortamında tutulmalarının yeterli olmayacağını; devletin, uygun tedaviye erişim ve dış sağlık kurumlarına yönlendirme dahil olmak üzere, bireyselleştirilmiş bakım sağlama yükümlülüğü bulunduğunu vurgulamıştır.
Yukarıda anılan kararlar ışığında, bu tür sağlık sorunları ve akıl hastalığı bulunan hükümlüler açısından AİHM’in benimsediği “alternatif yöntemler” yaklaşımı, Türk hukukunda infazın ertelemesi mekanizmasının işletilmesi gerekliliğini gündeme getirmektedir.
4. Korneykova ve Korneykov v. Ukrayna: Başvurucu, hamileliğin beşinci ayında iken tutuklanmış, doğum için götürüldüğü hastanede doğum öncesi ve sonrasında sürekli olarak yatağa veya muayene koltuğuna kelepçelenmiş ve doğum sonrasında bebeğiyle birlikte cezaevine geri gönderilmiştir. Ceza infaz kurumunda kaldığı süre boyunca uygun hijyen ve beslenme koşullarından yoksun bırakıldığı, bebek için düzenli ve sistematik tıbbi kontrollerin yapılmadığı ileri sürülmüştür. Ayrıca başvurucu, mahkeme duruşmalarında metal kafes içerisinde tutulduğunu iddia etmiştir.
Mahkeme, başvurucunun doğum esnasında ve hemen sonrasında kelepçelenmesinin, güvenlik ihtiyacıyla açıklanamayacak ölçüde ağır ve aşağılayıcı bir muamele oluşturduğunu, bu nedenle Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlal edildiğini tespit etmiştir. Aynı şekilde, doğum sonrası dönemde bir anne ve yeni doğan bir bebeğin özel ihtiyaçlarının gözetilmemesi, yetersiz beslenme ve hijyen koşulları ile bebeğe düzenli sağlık hizmeti sunulmaması da m. 3 ihlali sayılmıştır. Ayrıca, başvurucunun duruşmalarda metal kafes içinde tutulmasının insan onurunu zedelediği sonucuna varılmıştır.
Bu karar, gebelik ve doğum sonrası dönemlerde tutulan hükümlülerin özel bakım ve korunmaya ihtiyaç duyduğunu, devletin gerekli düzenlemeleri yapmamasının AİHS m. 3 kapsamında ihlal oluşturabileceğini ortaya koymaktadır. Bu yaklaşım, mevzuatımızda infaz erteleme mekanizmasının devreye sokulması gerekliliğinin altını çizmektedir.
5. Gülay Çetin v. Türkiye: Başvurucu, ileri evre mide kanseri teşhisi konulmasına rağmen tutuklu statüsünde bulunduğu için cezaevinde tutulmaya devam etmiştir. Hükümlüler için öngörülen sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi imkanı tutuklulara tanınmadığından, başvurucunun ağır hastalığına rağmen tahliyesi sağlanmamıştır. Hükmün kesinleşmesinden sonra başlatılan süreçte ise, Adli Tıp Kurumu raporunun alınmasındaki gecikmeler ve mevzuatın şekilci uygulanışı nedeniyle başvurucu, yaşamının son dönemini insan onuruna uygun koşullarda geçirme olanağından mahrum bırakılmıştır. AİHM, bu durumun AİHS madde 3 kapsamında insanlık dışı ve onur kırıcı muamele teşkil ettiğine; ayrıca hükümlü ve tutuklular arasında farklı muamele yapılmasının haklı bir gerekçeye dayanmadığı gerekçesiyle madde 14 (ayrımcılık yasağı) bakımından da ihlale yol açtığına hükmetmiştir.
Bu karar, infaz ertelemesinin yalnızca hükümlülere uygulanmamasını, aynı zamanda bu korumanın tutuklulara da yaygınlaştırılması gerektiğini açıkça ortaya koymuştur.
İnfazın Ertelenmesi: Özet ve Öneriler
İnfazın ertelenmesi, hapis cezasının tamamen ortadan kalkması değil, hükümlünün sağlık, gebelik, doğum gibi kanuni sebeplerle cezasının geçici olarak geri bırakılması anlamında gelir. Bu kurum, hem hükümlünün yaşam hakkı ve sağlık hakkını korumak hem de ceza adaletini bireyselleştirmek açısından kritik önemdedir. Doğru hazırlanmış tıbbi raporlar, yasal prosedürlere uygun başvurular ve yükümlülüklere uyum, infaz erteleme sürecinin başarısında belirleyici faktörlerdir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları da, devletlerin yalnızca hükümlüleri cezaevinde tutmakla değil, gerekli tıbbi bakım ve insan onuruna uygun koşulları sağlamakla yükümlü olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu nedenle, infaz erteleme taleplerinin hem Türk hukuku hem de uluslararası insan hakları standartları çerçevesinde titizlikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
Konuyla ilgili daha detaylı bilgi ve hukuki danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
